Kıbrıs, Akdeniz'in en büyük üçüncü adası olarak hem doğal güzellikleri hem de tarihi zenginlikleriyle her yıl yerli ve yabancı binlerce turisti kendine çekmektedir. Hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) hem de Güney Kıbrıs olmak üzere ikiye ayrılan bu ada, ziyaretçilerine eşsiz bir tatil deneyimi sunar. Bu yazıda Kıbrıs’ın gezilecek yerlerini bölge bölge, kültürel ve tarihi açıdan detaylarıyla ele alacak, ayrıca deniz, kum, güneş keyfi yapmak isteyenlere de hitap edeceğiz.
Kıbrıs, Akdeniz'in en büyük üçüncü adası olarak hem doğal güzellikleri hem de tarihi zenginlikleriyle her yıl yerli ve yabancı binlerce turisti kendine çekmektedir. Hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) hem de Güney Kıbrıs olmak üzere ikiye ayrılan bu ada, ziyaretçilerine eşsiz bir tatil deneyimi sunar. Bu yazıda Kıbrıs’ın gezilecek yerlerini bölge bölge, kültürel ve tarihi açıdan detaylarıyla ele alacak, ayrıca deniz, kum, güneş keyfi yapmak isteyenlere de hitap edeceğiz.
1572’de Lala Mustafa Paşa’nın emriyle inşa edilen Büyük Han, Osmanlı külliyesi mantığıyla tasarlanmış iki katlı avlulu bir yapı. Aşağı katta geçmişin kervansaray odaları bugün seramik, cam, bakır ve ipek el işi atölyeleri olarak hizmet veriyor; üst kattaki odalar ise zanaatkârların küçük galerileri. Avlunun tam ortasında yer alan mescit ve çeşme, “ticaretin kalbi, inancın gölgesi” sözünü hatırlatıyor. Öğle sıcağında gölgelik avluda Türk kahvesi yudumlayarak avludaki güvercinleri izlemek unutulmaz bir deneyim.
Lüzinyanlar döneminde (1209–1326) Kıbrıs krallarının taç giyme katedraliydi; Gotik mimarinin Kıbrıs’taki zirvesi kabul edilir. 1571’de Osmanlı’nın adayı fethetmesiyle minareler eklenmiş, katedral camiye dönüşmüştür. Bugün 700 yıllık gargoyle heykelleri ile Osmanlı hattat işçilikleri aynı çatıda ziyaretçileri selamlar. İçerideki yüksek kemerli nef, sesin yankısını büyüleyici biçimde yansıttığından özellikle sabah namazı sonrası ziyaret huzurludur.
Bizans bazilikasının kalıntıları üzerine Venedikliler devrinde “Corn Market”, Osmanlı döneminde kapalı çarşı olarak kullanılınca “Bedesten” adını aldı. Restorasyon sonrası çağdaş sanat sergileri, klasik müzik dinletileri ve gastronomi etkinliklerine ev sahipliği yapıyor. Gotik, Rönesans ve Osmanlı izlerini aynı cephede görmek mimarinin derinlik meraklıları için eşsiz.
yüzyıldan itibaren Lefkoşa’nın manevi merkezlerinden biri. Avludaki küçük mezarlıkta tekkeye hizmet etmiş şeyhler yatıyor. Müzede sema ayinlerinde kullanılan “ney”, “kudüm” ve derviş kıyafetleri sergileniyor; ziyaret günlerine denk gelirseniz kısa sema gösterileri de izleyebilirsiniz.
Venedikliler, Lefkoşa’nın sur içi topografyasını belirlerken şehre “tarihsel sıfır noktası” kazandırmak için bu granit sütunu 1550’de dikti. Üstündeki St. Mark aslanı heykeli Osmanlı döneminde kaldırıldı, ama sütun hâlâ Lefkoşa’nın kilometre taşı.
yüzyılının geç Osmanlı sivil mimarisini temsil eder. Ahşap kafesli cumbaları, Osmanlı–Venedik–Viktorya stilinin harmanı olan taş–ahşap birleşimiyle fotoğrafçıların gözdesi. İçeride geleneksel Kıbrıs Türk evi düzeni, gelin odası, mutfak gereçleri ve eski basma kumaş koleksiyonu görülebilir.
Bizanslıların 7. yüzyıldaki Arap akınlarına karşı inşa ettiği kale, Lüzinyanlar tarafından genişletilmiş, Venedikliler döneminde top atışlarına dayanması için köşeli bastionlar eklenmiştir. İç kameriyede Batık Gemi Müzesi yer alır: M.Ö. 300’lere tarihlenen ahşap yük gemisi ve amfora kargosu, dünya denizcilik tarihinin en eski batıklarından. Surların zirvesinden Girne Limanı, Beşparmak Dağları ve ada açıklarındaki koylar panoramik olarak görülür; gün batımı ışığı meraklı fotoğrafçılar için altın dakikalardır.
yüzyılda Premonstratensian rahiplerince kurulan manastır, “Abbaye de la Paix” (Barış Manastırı) adına gönderme yapacak kadar huzur dolu bir atmosfere sahip. Gotik kemerli avlusu, direkten çıkan servi ağaçlarıyla çerçevelenmiş bir kartpostal gibi. Lawrence Durrell “Bitter Lemons of Cyprus” kitabında burada geçirdiği günleri uzun uzun anlatır. Yaz aylarında Bellapais Müzik Festivali’nde avluda yankılanan klasik müzik tınıları, Gotik taş duvarlara romantik bir hava katar.
732 m rakımlı sivri kayalıkta konumlanan kale, erken Bizans’ın “gözlem–uyarı” ağının en kuvvetli halkasıydı. Yukarı, Orta ve Aşağı Avlular şeklinde üç katmanlıdır; her avluda erzak depoları, askeri kışlalar ve şapel kalıntıları bulunur. Lüzinyan kralları yazın saray olarak kullanmış, Disney’in Pamuk Prenses şatosuna ilham verdiği söylenmiştir. Zirveye 45 dakikalık zorlu patika çıkar; ödülü, Girne kıyı şeridini 300° açıyla görebileceğiniz nefes kesici bir manzara.
“Rüzgâra Karşı” anlamına gelen isminin hakkını verir: en sert esintiler burada. 955 m’deki kale, Ortaçağ haberleşmesinde St. Hilarion ile Kantara arasındaki ateş zincirinin orta kulesiydi. Dik basamaklar ve dar geçitler orta seviye trekkingciler için ideal, ancak yanınızda su taşımalısınız. Sisli günde kaleye ulaşırsanız bulutların üzerinde yürüyormuş hissi paha biçilmez.
1974 sonrası terk edilmiş taş köyü, 1980’lerden itibaren çoğu İngiliz olan yabancı sakinlerin kolektif restorasyonuyla yeniden hayat buldu. Cumbalı taş evlerin önünde begonviller, dar sokaklarda sanat atölyeleri ve butik kafeler var. Köy tepesindeki St. Hilarion siluetiyle birlikte gün doğumu saatlerinde dramatik bir fotoğraf veriyor.
Venedik döneminin at nalı biçimli yapısı günümüzde yat ve balıkçı tekneleriyle renkli bir tablo. Liman çevresindeki Osmanlı kervansarayları restoran–galeri olarak düzenlendi. Akşam saatlerinde yansıyan iskele ışıkları, ışıl ışıl su üstü mekânları ve kalenin altın sarısı spotları Instagram meraklılarına eşsiz kareler sunar.
Caretta caretta ve Chelonia mydas türlerinin yumurtlama alanı. Haziran–Eylül geceleri Kuzey Kıbrıs Kaplumbağaları Koruma Cemiyeti eşliğinde yumurtadan çıkış gözlemlerine katılabilirsiniz. Gündüz sığ ve kumluk denizi çocuklu ailelere uygundur; gece ise “yıldız tavanlı doğa belgeseli” hissi.
M.Ö. 11. yüzyılda Teukros tarafından kurulan kent, Roma devrinde 100 bin nüfusa ulaşmış bir metropoldü. 15 bin kişilik tiyatronun sahne binasında hâlâ mask kabartmaları seçilir; gymnasiumda mozaik döşeli hamam odaları “sıcak–ılıklık–soğukluk” (caldarium–tepidarium–frigidarium) sırasıyla gezilebilir. Kolonnalı cadde rüzgârla birlikte Atlantik çınar yapraklarını savurur; akustik meraklıları tiyatronun merkezinde el çırparsa eşsiz bir yankı yakalar.
1298’de St. Nicholas Katedrali olarak inşa edildi; Lefkoşa’daki Selimiye ile aynı taş ustalarının eseridir. 1571’de Osmanlı kumandanı Lala Mustafa Paşa’nın adına camiye çevrildi ve minare eklendi. Göz alıcı “flamboyant” gotik cephesi, güneş batımında kızıl bir şölen. Avludaki 700 yıllık fikus incir ağacı, katedralle yaşıt olduğu rivayet edilir.
yüzyılda Venediklilerin liman savunması için güçlendirdiği kale, Kıbrıs’ın stratejik önemini Shakespeare’e kadar taşıdı. “Othello” trajedisinin pek çok sahnesi bu liman surlarında geçer. Asma köprüden içeri girince döner merdivenle kuleye çıkıp Mağusa Limani türküsünde adı geçen mendireği görebilirsiniz.
Hristiyanlığın Doğu Akdeniz’deki ilk havarilerinden Barnabas’ın mezarının bulunduğuna inanılan nokta. İkon müzesindeki 18. yüzyıl altın zemine işlenmiş ikonalar göz alıcı. Bahar aylarında manastır bahçesini kaplayan mimoza kokusu adeta zaman yolculuğu yaptırır.
1873’te Vatan Yahut Silistre oyunundan ötürü sürgün edilen Namık Kemal’in 38 ay kaldığı iki katlı taş bina. Üst kattaki hücrede kaleme aldığı “Gülnihal” oyunu el yazması replikası sergilenir. Türk edebiyatı takipçileri için mutlaka görülmeli.
Şehre 5 km mesafede, kilometrelerce sığ kumluk. Deniz tabanı neredeyse havuz gibi düz, bu nedenle çocuklu ailelerin favorisidir. Akşamüstü flamingoların uğradığı Körfez Lagünü’ne yürüyerek 10 dakikada ulaşabilirsiniz.
Soli ve Vouni kazılarından çıkarılan bronz Afrodit heykeli, Roma dönemine ait altın takılar ve Neolitik taş aletler koleksiyonun yıldızları. Doğa salonunda ise 300’den fazla endemik bitki örneği ve Kıbrıs kartalı taksidermisi bulunur. Narenciye Festivaline denk gelirseniz müze bahçesinde portakal suyu ikramları tadabilirsiniz.
Roma İmparatoru Hadrianus’un 139’da onurlandırdığı 4 bin kişilik tiyatro deniz manzaralıdır. Bazilikanın zemin mozaiklerinde “Kuğu’lu Afrodit” sahnesi ve geometrik bordürler hâlâ canlı renklerde. Liman, Pers saldırılarında doldurulup kayboldu; bugün deniz kıyısı batıda, ama kentin rüzgârsız havası sizi antik zamanlara taşır.
Pers yanlısı Marion kralı tarafından M.Ö. 5. yüzyılda inşa edilen 137 odalı saray, 250 m irtifada. Napolyon savaşlarından kalma barut kokusu sandığınız göl kenarı nemi aslında narenciye esintisi. Küçük Athena tapınağından bakınca Morphou Körfezi tam karşınızda.
yüzyılda “çarpılmış aziz” efsanesine dayanan Kıbrıs ikonografisinin merkezlerinden. Binaya eklenen 1779 tarihli freskli kubbe, Bizans görüntüsünü Osmanlı rokoko süslemeleriyle buluşturur. Yılda bir kez, 2 Eylül’de düzenlenen aziz günü ayini Rum–Türk komşuluğunu hatırlatan barış mesajıdır.
Yeşilırmak çileği ve hurmalı dondurmasıyla ünlü sınır köyü. Araziler Birleşmiş Milletler hattında, ama köylüler sabah sisinde hâlâ harmanda buluşup komşuluk eder. Çilek bahçelerini gezip dalından toplama aktiviteleri Nisan–Mayıs’ta yapılır.
1913’te Osmanlı’dan miras “cilalı taş evler” ve İngiliz bakır madeni işletmelerinin tuğla bacaları aynı sokakta. Hurma ağaçlı yürüyüş yolu, Kıbrıs’ın tek Yavsan Hurması türüne (Phoenix theophrastii) ev sahipliği yapar. Eylül’deki Lefke Hurma Festivali’nde hellimli hurma tatlısı mutlaka tadılmalı.
Yarımadanın son 20 km’si koruma altında: serbest dolaşan Karpaz eşekleri, kum zambakları ve Akdeniz foku kolonisi parkın ev sahipleri. Ekim–Kasım’da göç eden leylek sürülerini Zafer Burnu radar tepelerinden izlemek mümkündür.
5 km uzunluğunda, deve hörgücü biçimli kum sırtları ve masmavi sığ deniziyle “Akdeniz’in Sahra’sı” benzetmesi alır. Deniz yüzeyindeki plankton yoğunluğu gün batımında suyu fosforlu turuncuya boyar. Gündüz şezlong yok; doğayla baş başasınız.
Kazalarda mucize yarattığına inanılan su kaynağıyla Ortodoks hacılar için “deniz kıyısındaki Lourdes.” İlk yapı 4. yüzyıla uzanır, mevcut yapı 1867 tarihli. Avludaki çıngıraklı keçiler ve Rum balıkçı kulübeleri manastıra pastoral bir hava katıyor.
Türkiye ve Yunanistan dışında Türk–Rum nüfusun birlikte yaşadığı ender köylerden. Cuma ezanıyla Pazar çanı ardışık yükselir. Köy kahvesinde “hellim börekli Türk kahvesi” deneyin; Rum fırınından taze “paskalya çöreği” çıkarsa şanslısınız.
Kıbrıs’ın en uç noktası; güneşin doğuşunu ilk gören yer. Gündoğumunda Ege’den Doğu Akdeniz’e göçen kuşlar buradaki radyo feneri direklerinde mola verir. Burna giden 2 km’lik stabilize yol, maceracı ruhları çeker.
İskele–Karpaz yolunun “saklı koyu”. Aşırı rüzgârlı günlerde bile deniz cam kadar durgun kalır. Kıyıdaki balık restoranları “beach fish tavern” konseptini taş iskeleye yayar: ayaklarınız denizdeyken ızgara levrek servis edilir.
Bizans imparatorlarının mücevher deposu Lambousa Hazinesi 1902’de buradan kaçırıldı; kentin kayalıklarında hâlâ oyulmuş balık havuzları ve tuz çıkarma bacaları görülüyor. Dalış kulüpleri antik iskele kazıklarını keşif turuna çıkarıyor.
İlkbaharda yabani orkide, yazın sığla kokusu… 900 m rakımdaki piknik alanı yüzlerce kızılçamı barındırır. Şarap rengi kaya duvarlarda gün batımında ateş parıltısı oluştuğu için “Alev Kayası” adı verilmiş.
Kızılçam–çam fıstığı–çalbaç arası ekoton bölgesinde caretta kaplumbağalarının ikinci önemli üreme sahili. Köy kadınları “molehiya”yı toplu hâlde kurutup talep eden restoranlara satıyor.
Cengiz Topel gemi kazasından kurtulanların kurduğu rivayet edilen eski balıkçı köyü. Delikli kalker kayalar, adada eşine az rastlanır jeolojik oluşumlardır. Tek butik oteli dalga sesini oda servisine dönüştürüyor.
Türkiye’den gelen su projesinin yapay gölü, turna levrek stokuyla spor balıkçılarının merkezi. İzinli av günlerinde kano balıkçılığı serbest; sabah sisinde dağ silüetleri, aynalı suya tablo gibi düşer.
1974 öncesi Elizabeth Taylor’dan Brigitte Bardot’ya kadar Hollywood yıldızlarının tatil durağı, Akdeniz’in Las Vegas’ıydı. 20 bini aşkın yatak kapasiteli beş yıldızlı oteller, haute couture mağazaları ve neon diskolar bir günde boşaldı.
Tarihsel Arka Plan: 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası BM kontrolündeki tampon hattın içinde kaldı, askeri bölge ilan edildi, sivillere kapatıldı.
Yeniden Açılış: 8 Ekim 2020’de kademeli açılım başladı; ziyaret sadece belirli bulvar ve sahil şeridiyle sınırlı.
Deneyim: Çürümüş vitrinlerde 1974 model Chevrolet ilanları, halıya gömülmüş avizeler, deniz kumuyla dolmuş lüks lobiler… “Zaman kapsülü”nden çok “kollektif hafıza anıtı.”
Ziyaret Önerileri: Bisiklet kiralayın; öğlen sıcağında asfalt 50 °C’ye çıkıyor, şapka–su şart. Fotoğraf–video bazı sokaklarda serbest, asker noktalarında yasak—uyarı tabelalarına dikkat.
Bu “distopya turizmi” deneyimi, tarih ve sosyolojiyi merak eden ziyaretçiler için benzersiz.
Güzelyurt’un kuzey kırsalında, yeşil tepelerin arasında saklı lacivert panjurlu bir konak: Mavi Köşk. 1957’de İtalyan asıllı silah kaçakçısı Paolo Paolides için inşa edildiğini anlatan efsaneler köşke gizemli bir hava katar.
Mimari: İtalyan köy evi planı, Arap iç avlusu ve Bizans koridorlarını harmanlar; sıcak yazı doğal klima etkisiyle serin tutan havalandırma tünelleri zemin altında gizlidir.
Efsaneler: Paolides’in ana odasındaki tek yönlü aynalar, misafirleri gizlice izlemeye yararmış; yer altı tünelleri gizli şarap mahzenine ve sözde gerilla kaçış rotasına açılırmış.
Koleksiyonlar: Salonda Versace koltuklar, duvarlarda avcılık tabloları, İtalya’dan getirtilmiş mermer şömine… En dikkat çeken parça ise self servis barın ortasındaki tabanca şeklinde musluk.
Günümüz: Türk Silahlı Kuvvetleri mülkiyetinde müze–ev. Rehberli turlarla gezilebilir; fotoğraf yasak değildir ama flaş patlatmak tablo pigmentlerini bozabileceği için önerilmez.
Mavi Köşk, “lüks, yasadışı ticaret ve Soğuk Savaş” üçgeninde masalsı bir durak.
Girne–Zeyko dalış noktasında antik amphora tarlaları; Gazimağusa’da “Napa Barge” batığı 28 m derinlikte makine dairesiyle ziyarete açık. Nisan–Kasım arası 22 °C’ye kadar çıkan su, yeni başlayanlar için uygun.
Beşparmak Trail (18 km) zakkum, sandal ağacı ve siklamenlerle kaplıdır; sonbaharda mantar meraklıları için cennet. Karpaz’daki 30 km’lik Yılanlı Dere–Zafer Burnu parkurunda GPS şart, çünkü işaretler seyrek.
Girne’den kalkan günlük turlar, Akdeniz foklarının görüldüğü Mağaralı Koy’da yüzme molası verir; İskele–Bafra çıkışlı sunset cruise ise altın kumlarının önünde şampanya ve hellim–karpuz ikramıyla ünlü.
Girne Zeytin Festivali (Ekim) – Zeytin tadımları, taş baskı sabun atölyeleri.
Güzelyurt Portakal Festivali (Haziran) – Narenciye korteji, uçurtma şenliği.
Gazimağusa Kültür–Sanat Festivali (Temmuz) – Othello sahneli Shakespeare gecesi.
Karpaz Altınkum Festivali (Ağustos) – Kum heykel yarışmaları, dalış rekor denemeleri.
Hellim yapım atölyesi (Büyükkonuk), şeftali kebabı mangal gecesi (Gönyeli), molehiya hasadı (Akdeniz Köyü) ve Lefke hurma–tahin şerbeti tadımları öne çıkıyor.
| Soru | Kısa Yanıt |
|---|---|
| Kıbrıs’a kimlikle gidilir mi? | T.C. vatandaşları KKTC’ye çipli kimlik kartıyla giriş yapar; pasaport gereksizdir. |
| Adada trafik hangi yönde? | İngiliz sistemine göre soldan. Direksiyon sağda araç kiralanır. |
| En iyi mevsim ne zaman? | Nisan–Mayıs ve Eylül–Ekim: 25–30 °C, düşük nem, sakin plajlar. |
| Döviz birimi? | KKTC’de Türk Lirası; bazı turistik işletmeler Euro ve GBP kabul eder. |
| Elektrik priz tipi? | İngiliz tipi üçlü priz (Type G). Adaptör bulundurmak faydalı. |
| Kapalı Maraş’a giriş ücretli mi? | Şu an ücretsiz; kimlik göstermek ve güvenlik kapısından geçmek gerekiyor. |
| Plaj ücretleri nasıl? | Belediyelerin işlettiği Glapsides, Kaplıca gibi plajlar ücretsiz; beach club’larda kişi başı 200–600 TL arasında değişen harcama kuralı var. |
| Wifi & SIM kart önerisi? | Ercan Havalimanı’nda Operatör Şirketlerinden alabilirsiniz. |
| Yerel lezzetler neler? | Şeftali kebabı, kolokas (gölevez) yahnisi, hellimli molehiya, pilavuna çöreği. |
| Kaç günde gezilir? | “Ön gösterim” turu 4–5 gün; tam keşif, plaj+dağ kombinasyonu için 8–10 gün idealdir. |
Kıbrıs'ın kuzeydoğusunda bulunan İskele, son yıllarda yatırımcıların ve yeni bir yaşam kurmak isteyenlerin en çok ilgisini çeken bölgelerden biri haline geldi. Geniş kumsalları, sıcak iklimi, gelişen altyapısı ve emlak piyasasındaki cazip fiyatları ile İskele, satılık ev araya...
Kuzey Kıbrıs’ın turizm cenneti olarak bilinen Girne, hem tatil hem de yaşam açısından adanın en cazip şehirlerinden biridir. Masmavi denizi, tarihi limanı, dağlarla çevrili doğal yapısı ve modern yaşam olanaklarıyla öne çıkan Girne, yatırımcılar ve ziyaretçiler için eşsiz fırs...
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başkenti Lefkoşa, sadece adanın değil, Doğu Akdeniz’in de en ilginç şehirlerinden biridir. Tarihi dokusuyla geçmişi bugünde yaşatan bu şehir, aynı zamanda modern yaşam olanakları, üniversiteleri, alışveriş merkezleri ve sosyal aktiviteleriyle ...
Arama sonuçlarını anında görmek için yukarıdaki arama alanına yazmaya başlayın.
English 
Pусский